7 Kasım 2013 Perşembe

Galata turu ve Şişhane Mektep Sokak

Coya Delevi - Şalom Gazetesi’nden alıntı

Galata… Bu semtte büyüdüm, ilk ve orta tahsilimi burada yaptım. Sokaklarını, esnafını nerdeyse tek, tek bilir ve tanırdım. 40lı yılların ilk yarısı, Savaşın neden olduğu sıkıntılar, yokluklar çocuk belleğime kazındı, yerleşti. Özellikle 1941-42.Çalkantılı bir dönemdi… İlginçtir, derin izlerin yanı sıra bu çalkantılı yılların bende yapıcı, hatta mutlu anılar da bıraktığı bir gerçek. Bizimle yaşayan dedemlerden çok şey öğrendim. Dinsel ve folklorik bağlamda, geleneklerimizi ve de öncelikle, en büyük kazanımım, “hazinem” dediğim ve yazılarımda kullandığım Judeo-Espanyol lisanını…
Pesah Bayramı’nın yaklaştığı bu günlerde, 60 yıl öncesinin Galata’sında alışverişe çıkmaya ne dersiniz? Galata Kulesinin hemen yanı başındaki çay bahçesini bilenleriniz vardır sanırım. Babamın, bahar akşamlarında iş dönüşü soluklandığı, bizim emektar “Kafiko de la Kula”…
Kuledibi Meydanı, Büyük Hendek ve Küçük Hendek sokaklarının köşeleri de çocukluğumun sayısız anısını taşır. Günlük ekmeğimizi aldığımız ve Cumaları ‘borekas’ tepsilerini götürdüğümüz fırın… Diğer köşede babamın askerlik arkadaşı Mösyö Albert’in eczanesi, onların sohbetleri… Şimdilerde ne fırın var, ne de eczane. Biz Büyük Hendek’e girelim.
Kasabımız Nisim burada. Bu arada, alışverişe başlamadan karşı kaldırımdaki iki tuhafiye dükkânına uğrayalım. Zengin çeşidiyle ünlü, Eliya Pardo’nun dükkânı.
Birkaç adım ötede, daha küçük, oldukça mütevazı, Nesim Anjel ve yaşlı babasının işlettikleri tuhafiye dükkânı… Onlar, daha sonra maaile İsrail’e göç ettiler.
Neyse, biz alışverişimizi sürdürelim. Büyük Hendek’te belirli bir zerzevatçımız yoktu. Annem ilk oturduğumuz ‘Laleli Çeşme’deki ‘Mordo el zarzavatçi’ye sadık bir müşteriydi. O halde, üşenmeyelim, ‘Kal de los Frankos’ olarak tanıdığımız Şair Ziya Paşa Yokuşu’ndan oraya kadar inelim. Ama isterseniz, yolda Şekerci Belifante’ye uğrayıp Pesah için “masapan” (badem ezmesi) alalım. Karşı koldaki, “Hayrettin Tav” eczanesini geçince, “bodrumikoyu” anımsadınız mı? En lezzetli turşuları yediğimiz o küçücük turşucu dükkânını ve azıcık! kibirli sahibini?
Yokuştan inmeye devam ediyoruz. İşte Laleli Çeşme ve girişinde Zerzavatçı Mordo… İtalyan Sinagogu’nu geçelim, Bankalar’a (Voyvoda) varınca sağa dönelim. Ünlü desinatör Saporta’ya bir merhaba demeden olur mu?
 Karşı kaldırıma geçmenin tam zamanı… Mektep Sokağı’na girer, girmez köşede ‘Andon el Şekerci’. Dükkân oldukça kalabalık... Acemilik yıllarımda, Nişantaş’ından taa buralara gelip “Pesah” kekimi ve “şarope blanko” alırdım. Tesadüf bu ya! Andon’lar da Kayınvalidemlerle Balat’tan çok iyi dosttular…

Bu sokak, bir zamanlar daha çok Bene Berit (daha önce Goldsmith) okuluyla tanınırdı. Daha sonraları, ‘Beyoğlu Musevi Lisesi’ olarak eğitime devam etti. Yanılmıyorsam, aynı dönemlerde buralarda baba Bardavit’in ‘Kaşer’ şekerci dükkânını da görürüz. Purim için pötifurlar, şekerlemeler ve doğal olarak Pesah için de badem ezmesi v.s imal ederlerdi. Oğul Albert Bardavit’i ilkin buralarda, yani Şişhane’de ‘Lo Bueno’, daha sonraları Şişli’de ‘Serpil’ olarak bildik ve sevdik.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder