Coya Delevi - Şalom Gazetesi’nden alıntı
Galata… Bu semtte büyüdüm, ilk ve orta tahsilimi
burada yaptım. Sokaklarını, esnafını nerdeyse tek, tek bilir ve tanırdım. 40lı
yılların ilk yarısı, Savaşın neden olduğu sıkıntılar, yokluklar çocuk belleğime
kazındı, yerleşti. Özellikle 1941-42.Çalkantılı bir dönemdi… İlginçtir, derin
izlerin yanı sıra bu çalkantılı yılların bende yapıcı, hatta mutlu anılar da
bıraktığı bir gerçek. Bizimle yaşayan dedemlerden çok şey öğrendim. Dinsel ve
folklorik bağlamda, geleneklerimizi ve de öncelikle, en büyük kazanımım,
“hazinem” dediğim ve yazılarımda kullandığım Judeo-Espanyol lisanını…
Pesah Bayramı’nın yaklaştığı bu günlerde, 60 yıl
öncesinin Galata’sında alışverişe çıkmaya ne dersiniz? Galata Kulesinin hemen
yanı başındaki çay bahçesini bilenleriniz vardır sanırım. Babamın, bahar
akşamlarında iş dönüşü soluklandığı, bizim emektar “Kafiko de la Kula”…
Kuledibi Meydanı, Büyük Hendek ve Küçük Hendek
sokaklarının köşeleri de çocukluğumun sayısız anısını taşır. Günlük ekmeğimizi
aldığımız ve Cumaları ‘borekas’ tepsilerini götürdüğümüz fırın… Diğer köşede
babamın askerlik arkadaşı Mösyö Albert’in eczanesi, onların sohbetleri…
Şimdilerde ne fırın var, ne de eczane. Biz Büyük Hendek’e girelim.
Kasabımız Nisim burada. Bu arada, alışverişe
başlamadan karşı kaldırımdaki iki tuhafiye dükkânına uğrayalım. Zengin
çeşidiyle ünlü, Eliya Pardo’nun dükkânı.
Birkaç adım ötede, daha küçük, oldukça mütevazı, Nesim
Anjel ve yaşlı babasının işlettikleri tuhafiye dükkânı… Onlar, daha sonra
maaile İsrail’e göç ettiler.
Neyse, biz alışverişimizi sürdürelim. Büyük Hendek’te
belirli bir zerzevatçımız yoktu. Annem ilk oturduğumuz ‘Laleli Çeşme’deki
‘Mordo el zarzavatçi’ye sadık bir müşteriydi. O halde, üşenmeyelim, ‘Kal de los
Frankos’ olarak tanıdığımız Şair Ziya Paşa Yokuşu’ndan oraya kadar inelim. Ama
isterseniz, yolda Şekerci Belifante’ye uğrayıp Pesah için “masapan” (badem
ezmesi) alalım. Karşı koldaki, “Hayrettin Tav” eczanesini geçince,
“bodrumikoyu” anımsadınız mı? En lezzetli turşuları yediğimiz o küçücük turşucu
dükkânını ve azıcık! kibirli sahibini?
Yokuştan inmeye devam ediyoruz. İşte Laleli Çeşme ve
girişinde Zerzavatçı Mordo… İtalyan Sinagogu’nu geçelim, Bankalar’a (Voyvoda)
varınca sağa dönelim. Ünlü desinatör Saporta’ya bir merhaba demeden olur mu?
Karşı kaldırıma
geçmenin tam zamanı… Mektep Sokağı’na girer, girmez köşede ‘Andon el Şekerci’.
Dükkân oldukça kalabalık... Acemilik yıllarımda, Nişantaş’ından taa buralara
gelip “Pesah” kekimi ve “şarope blanko” alırdım. Tesadüf bu ya! Andon’lar da
Kayınvalidemlerle Balat’tan çok iyi dosttular…
Bu sokak, bir zamanlar daha çok Bene Berit (daha önce
Goldsmith) okuluyla tanınırdı. Daha sonraları, ‘Beyoğlu Musevi Lisesi’ olarak eğitime devam etti. Yanılmıyorsam,
aynı dönemlerde buralarda baba Bardavit’in ‘Kaşer’ şekerci dükkânını da
görürüz. Purim için pötifurlar, şekerlemeler ve doğal olarak Pesah için de
badem ezmesi v.s imal ederlerdi. Oğul Albert Bardavit’i ilkin buralarda, yani
Şişhane’de ‘Lo Bueno’, daha sonraları Şişli’de ‘Serpil’ olarak bildik ve
sevdik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder