GALATA NE DEMEK ?
Gala sözcüğü Rumca’da süt demektir. Kimileri Galata’nın bölgedeki süt hanelerden geldiğini hatta Karaköy’ü de içine alan bölgede bir dönem bu kadar çok muhallebici bulunmasının bu kültürün devamı olduğunu belirtirler. Bununla ilgili yazılı bir kaynak bulunmasa da diğer bir yandan Galata sözcüğünün İtalyanca denize inen yokuş “galadyo” sözcüğünden de gelmiş olabileceği söylenir. Diğer bir görüş ise Ortodoksların Katolikleri Galus olarak adlandırması Galata’nın bir Katolik kasabası olması ve de Anadolu’da da Katoliklerin yaşadığı yerlere Galatea denilmesinden adının buradan geldiğidir. 12.yüzyılda Cenovalılar ve ardından Venedikliler ile parlak bir dönem yaşamaya başlayan bu Latin kolonisi Müslüman, Ortodoks, Katolik ve Yahudi halkı ile her zaman zengin bir dinler ve diller mozaiği olmuştur. Daha Bizans döneminde de bölgede Romaniyot adı verilen Bizans Yahudilerinin yaşadığını ve genellikle zor koşullarda dericilik gibi işlerde uğraştığını biliyoruz.
Gala sözcüğü Rumca’da süt demektir. Kimileri Galata’nın bölgedeki süt hanelerden geldiğini hatta Karaköy’ü de içine alan bölgede bir dönem bu kadar çok muhallebici bulunmasının bu kültürün devamı olduğunu belirtirler. Bununla ilgili yazılı bir kaynak bulunmasa da diğer bir yandan Galata sözcüğünün İtalyanca denize inen yokuş “galadyo” sözcüğünden de gelmiş olabileceği söylenir. Diğer bir görüş ise Ortodoksların Katolikleri Galus olarak adlandırması Galata’nın bir Katolik kasabası olması ve de Anadolu’da da Katoliklerin yaşadığı yerlere Galatea denilmesinden adının buradan geldiğidir. 12.yüzyılda Cenovalılar ve ardından Venedikliler ile parlak bir dönem yaşamaya başlayan bu Latin kolonisi Müslüman, Ortodoks, Katolik ve Yahudi halkı ile her zaman zengin bir dinler ve diller mozaiği olmuştur. Daha Bizans döneminde de bölgede Romaniyot adı verilen Bizans Yahudilerinin yaşadığını ve genellikle zor koşullarda dericilik gibi işlerde uğraştığını biliyoruz.
İspanya’dan göçe zorlanan Yahudiler ilk
olarak Padişah 2. Beyazıt tarafından Balat semtine yerleştirilmiş buradan
varlıklı kesim zamanla Haliç’in diğer tarafı Hasköy’e geçmiştir. Galata ise
gemicilerin semti olarak bilindiğinden hem bir eğlence merkezi hem de sürekli
yangınları ile ünlenen bir yerleşim olmuştur. Galata’yı çevreleyen ve Galata
Kulesi’ni de içine alan surlar Osmanlılar ile yıkılmıştır. Bugün bu surlardan
kalanlar arasında Galata Kulesi ve İtalyan Sinagogu’nun arkasındaki bölümü
görebiliyoruz. 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı’nın Beyoğlu’na önem verip
konsolosluklar kurması Galata’da aynı görkemde binalar kurulmasını engellemiş
ancak yine de Galata semti gizemini kaybetmemiştir. 1900’ler ile birlikte de
Osmanlı’nın ticaret merkezi haline gelen bu semtimizde Yahudiler hem ticaretle
ilgilenmişler hem de iş yerlerine yakın yerlerde yaşamaya
başlamışlardır. Yahudiler tarafından bölgede günümüze kadar ulaşan birçok
apartman, sinagog, iş yerleri yaptırılmıştır. Kamondo ailesi gibi
kendi ile özleşen bazı bölümlerde halen kullanılan han, geçit, merdiven gibi
yapıları görmekteyiz. Hatta bugün Şair Ziya Paşa Yokuşu olarak bilinen yokuş
bir dönem “Yahudi Yokuşu” olarak anılmaktaydı.
GALATA MEYDANI’NDAN ÇIKTIK YOLA...
Gezimizin bu haftaki bölümünde Galata Meydanı’ndan
başlayıp, Galata Kulesi Bölgesi’ne kadar geleceğiz. Aslında gezi programında
görülecek o kadar yer var ki bütün bir pazarınızı sıkılmadan bu semtte
geçirebilirsiniz. Öncelikle şimdileri Metro istasyonu bir zamanların Sarı Madam
Çay bahçesi olan bölümle geziye başlayabilirsiniz. Ardından Büyük Hendek Sokağa
girmeden Beyoğlu Musevi Lisesi binasını gezebilir, daha sonra Neve Şalom’a doğru devam edebilirsiniz. Neve
Şalom çıkışı, sağ sokağa girip İtalyan Sinagogu’na buradan da Galata Kulesi’ne
doğru yürümeye devam edersiniz. Kulenin tepesinden İstanbul’a baktıktan sonra
solda bulunan Serdar-ı Ekrem Caddesi ya da eski adıyla Yazıcı Sokağa girip
Kamondo Han ve Doğan Apartmanı’nın size sunacağı gizli hazinelerle
tanışabilirsiniz. Buradan bir aşağı sokağa Barınyurt ve meydandaki taşlı
yokuştan inerek Aşkenaz Sinagogu’na varırsınız. Sinagog çıkışında sıra,
Kamondo’ların evi olan Galata Residence’a gelmiştir. Terasta bir atıştırmalık
sonrası eğer görülecek bir sergi varsa da Schneirdertemple’a uğramayı
unutmayın. Gezinin sonlarına yaklaşırken sizi Voyvoda Caddesi’nin girişinde
Kamondo Merdivenleri karşılar. Buradan sola ve aşağı doğru devam ettiğinizde de
Zülfaris Sinagogu – 500. Yıl Vakfı Türk Yahudileri Müzesi karşınıza çıkacaktır.
Bu sırayla yapıp da halen öğleni bulup acıkmadıysanız o zaman aynı sokaktan
yukarı Beyoğlu Göz Hastanesi Binası ve Osmanlı Bankası Müzesi’ne de uğramadan
turu bitirmeyin. Gelin şimdi gezinin en başına dönelim…
‘SARI MADAM’
Bir zamanlar Galata Meydanı’nda Kasımpaşa’ya inen
yokuşun köşesinde “Sarı Madam” adında bölgedeki Yahudilerin uğrak yeri olan bir
çay bahçesi varmış. O zaman gençliğin okul öncesi ve okul sonrası da kaçamak
yeriymiş bu mekân. Kimilerinin ilk sigaraya başladığı, kimilerinin ilk kez kız
arkadaşı ile gelip etrafa hava attığı kimilerinin ise Sarı Madam’a konuşarak
bir kız ayarlamaya çalıştıkları yermiş. Şişhane Yokuşu’nun başındaki o ağaçlık
yer çoktan yıkıldı ve günümüze sadece Rum Sarı Madam ve hikâyeleri kaldı.
Okçu Musa Caddesi’ne girmeden meydanın üst kısmında bizi 6. Daire binası
karşılıyor, İstanbul’un ilk modern belediyesinin, 150 yıllık İstanbul’un incisi
Beyoğlu’nun planlandığı yer. Okçu Musa Caddesi’nde bir dönem “Kaşer” adında
kaşer mamuller satan bir pastane varmış, daha sonra adı “Serpil” olarak
değişmiş, bir süre sonra da cemaatin uzaklaşması ile o da Osmanbey’e şubesini
taşımış.
Gelelim Musevi Lisesi’ne, okul ilk olarak Yemeniçi Sokak’ta “Midraşa
Yavne” adı ile Bene Berit Derneği, Josef Niyego ve Dr.David Markus’un
girişimleri ile kurulmuş. Musevi Lisesi bugünkü modern yerine gelene kadar
birkaç sokak değiştirip en son 1940’ta Şişhane’deki Mektep Sokak’taki binasına
geçmiş. Ulus Özel Musevi Lisesi adını alana kadar da bu adreste Beyoğlu Musevi
Lisesi olarak öğretime devam etmiş. 1. Karma Okulu bir dönem Neve Şalom Kültür
Merkezi’nin bulunduğu binada eğitim verirken şu anki Barınyut Binası’da 2.
Karma olarak cemaatin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyormuş. Bu arada Büyük
Hendek Sokak’taki Apollon Sinagogu ise Yıldırımspor Basketbol salonu olmuş ve
Musevi Lisesi öğrencileri beden derslerini uzun bir dönem burada yapmışlardı.
NEVE ŞALOM - BARIŞ VAHASI
Şu anki Neve Şalom Sinagogu’nun bulunduğu bölümde ise
16.yüzyıldan kalma Aragon Sinagogu’nun bulunduğu söylenir. O dönem sayı olarak
yetersiz kalan sinagogların yanında görkemli bir sinagog ihtiyacını karşılamak
için 1951’de hayata geçen bu yapı; Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne
çizdirilmiş İngiliz cam vitrayları, 8 tonluk avizesi, dev kupolu ile yaşadığı
talihsiz terör eylemlerine rağmen halen cemaatimizin en görkemli
sinagogudur. Barış Vahası demek olan Neve Şalom’un açılışında dönemin
Hahambaşı Rafael Saban “ Bu sinagog zengin ile fakirin, cahil ile bilgenin
eşitlik içinde olacağı bir mekân olsun” demiştir.
GEÇMİŞİ GELECEĞE TAŞIMAK
2010 Avrupa Kültür Başkenti yılına girerken Galata’da
hem kültürel, hem de çevresel faaliyetleri ile kendini yeniliyor, tarih
tekrardan canlanıyor. Keşke o adını saydığım insanları o yaşanmışlıkları da
eksiksiz saklayabilsek, ama binaları saklamakta zorlanıyoruz nerede hikâyeler…
Şu aralar değeri milyon dolarları bulan sayısız yeni rezidansların, otellerin
semti olma yolunda gidiyor bir zamanların Galata’sı. Etrafta çoğunluğu turist
birçok yabancı bu zenginliğe ya bir ev tutarak, ya da burada konaklayarak ortak
oluyor. Umarım bu değişim olumlu sonuçlar verir ve bu semtimiz kimileri gibi
“Bir zamanlar biz burada …” diye başlayan cümlelerin semti olmaz. Fondaki
şarkının sonlarına geliyoruz, Chevrolet’den inip yeni yerleşimlerimiz Ulus’un,
Kemerköy’ün yolunu tutmanın vakti geldi. Bana sorarsanız Galata’yı dinlemek
sadece bir semtin çalkantılı hikâyesini dinlemek değil aynı zamanda bir
İstanbullu olarak neler kaybettiğimizin acı bir bilançosunu anlamak ve eski
kuşaklarımızın nasıl aşklar yaşadığını görüp biraz hüzünlenmektir.
PEKİ KİMDİ BU GALATA’DA YAŞAYAN YAHUDİLER?
Peki kimdi bu Galata’da yaşayan Yahudiler? Hangi
işlerle uğraşırlar, nasıl bir hayat sürerlerdi. Bu soruyu sorduğumda aldığım
cevap her şeyde olduğu gibi o zamanların şimdiden çok farklı olduğuydu. O
zamanlardaki aşk da sevgi de kavga da sanırım çok daha masum ve doğaldı.
Seneler evvel rol aldığım “Kula” oyunu bile aslında bize bunu gösteriyordu.
Durumu iyi olmayan aşık Mando’nun doktor rakibi karşısında aşkına karşılık
bulamayışı ve çektiği acı. Her şeye rağmen beraber yaşamaktan vazgeçmeyen Kasap
Dalva’sı, Kasap Nesim’i, lakerdası ile ünlü Balıkçı Avraam’ı, Kaşer
Şarküteri Yom Tov’u, ünlü dahiliyeci Dr.Uzdil’i, okulun da doktoru olan Çocuk
Doktoru Çiprut’u, radyo tamircisi Mordo’yu, Kırtasiyeci Eliezer’i ve Manav
Nesim’i ve birçoğunu artık arasak da bulamayız. Onlar da zamana uyup Galata’dan
çoktan gittiler. Hem bu Galata’da Yahudiler hiç mi üzücü olaylar yaşamadılar?
1927 yılında Galata’da 22 yaşındaki Elza Niyego isimli kızın aşkına
karşılık vermediği emir Subayı tarafından öldürülüp, cesedin saatlerce
sokaklarda bekleyip, suçlunun kısa süre sonra serbest kalması o dönem tarihe
“Niyego Olayı”olarak geçmişti. Bölgedeki diğer azınlıklar gibi Yahudiler de
“Vatandaş Türkçe Konuş” ile başlayan kısıtlamalardan nasiplerini almışlardı.
Elza’nın cenazesine binlerce kişi katılmış, her bir ağızdan “Adalet istiyoruz”
diye bağırılmıştı.
Mois Gabay, 20 Ocak 2010, Şalom Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder